Türk Kültürü ve Tarihinde; Bozkurt
Bozkurt’un, Türk destanlarındaki, dolayısıyla Türk Ulusu’nun inanışlarındaki rolü üç biçimdedir:
– Ata olarak Bozkurt
– Kılavuz olarak Bozkurt
– Kurtarıcı olarak Bozkurt
Bozkurt’tan türemiş olmak inancı Türkler’e uzun zaman boyunca büyük bir gurur, güven ve geleceğe güvenle bakma duygusu vermiştir. Kimi Türk destanlarında ana; kimi Türk destanlarında baba olarak görülen Bozkurt, çoğu kez Türk soyunun yok olacağı zaman ortaya çıkmakta ve Türkler’in soyunun sürmesini sağlamaktadır. Böylece Türkler’in soyunu kutsallaştırmaktadır.
Türkler’in, ulus yaşamında büyük etkisi olacak hareketlere girişecekleri zamanlarda, Bozkurt onlara yol göstermekte, kılavuzluk yapmaktadır. Ergenekon Destanı’nda ve Kut Dağı efsanesinde, Bozkurt; ulusal bir kılavuz rolünü oynamaktadır. Türk’ün zor duruma düştüğü zaman, Bozkurt’un ortaya çıkarak onu kurtarması, çocuğu üzerine eğilen bir ananın veya babanın duygusal içgüdü duygusunu anımsatacak derecede derin bir anlam da taşımaktadır. Sanki Bozkurt manevi bir alemden Türk Ulusu’nun akıp giden yaşamını sürekli izlemekte ve onların başının sıkıştığı, çözümsüz kaldıkları zaman ortaya çıkarak yol göstermektedir. Türk tarihinde pek çok kahraman, Bozkurt simgesi ile temsil edilmiştir. Aşına sözcüğünün hem Bozkurt anlamına gelmesi, hem de Hun ve Göktürk kağan soyunun adı olması rastlantı değildir.
Eski Türkçe’de, Bozkurt’a; “Kök Böri” veya “Börü” adı verilirdi. Buradaki “Böri” ya da “Börü” sözcüğü “Kurt” anlamına gelirken, “Kök” de bugünkü “Gök” sözcüğünün eski söyleniş biçimidir. Fakat Kök (Gök) sözcüğü mavi rengi betimlemek veya gökyüzünden sözetmek için değil, “Ulu” anlamında kullanılır. Örneğin; “Kök Tengri”, “Ulu Tanrı” anlamına gelir.
Türk destanları arasında, özellikle ilgi çekenler şunlardır:
– Oğuz Destanı
– Bozkurt Destanı
– Ergenekon Destanı
– Göç Destanı
Bu dört destandaki ortak ve temel konu Bozkurt’tur. Oğuz Destanı’nda; seferleri sırasında Oğuz Kağan’a, Bozkurt yol gösterip kılavuzluk yapmış, Oğuz Kağan’ın orduları bu sayede başarılar kazanmıştır.
Bozkurt Destanı’nda; ayakları ve kolları kesilip ölüme terk edilen bir oğlan çocuğunu dişi bir kurt iyileştirip beslemiş; yağı (düşman) askerlerinin, genci öldürmek istemesi üzerine de Altay Dağları’na kaçırıp kurtarmıştır. Daha sonra dişi kurt, bu çocuktan gebe kalarak 10 oğlan doğurmuştur. Bu oğlanların büyüyüp çoğalması ile, Türk soyu eriyip gitmekten kurtulmuştur. Kağan olan Aşına, Bozkurt’un anısını unutmadığını göstermek için, çadırının önüne kurt başlı bir bayrak dikmiştir.
Ergenekon Destanı’nda ise; Bozkurt, demir dağı eritip çıkan Türkler’e yol göstermiştir. Ergenekon’dan çıktıktan sonra, Türkler’in ilk kağanı Börte-Çine (Boz-Kurt) adını almıştır.
Göç Destanı’nda; ana yurtlarından ayrılmak zorunda kalan Türkler’e, bir Bozkurt yol göstermiştir.
Bu destanlarda, Bozkurt’un şu nitelikleri ortaya çıkmaktadır:
– Soyun sürekliliğini sağlamak.
– Türkler’e kılavuzluk etmek.
– Türkler’i bozgunlardan kurtarmak.
Kurt, Türk efsanelerinde ana konumdadır. Gök Türk kağan sülalesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi. Gök Türk kağanları, atalarının anısına saygı olarak, otağlarının önüne altından kurt başlı bir tuğ dikerlerdi. Böylece kurt başlı sancak, Türklerde kağanlık (hakanlık) alameti olmuştur. Ancak bu gelenek yalnızca Gök Türklere özgü olmayıp, kökeni Asya Hun Türklerine ve Türklerin eski atalarına değin gider. M.Ö.’ki Asya Hunları’nda ve hatta o çağlarda Batı Türkistan’da yaşayan U-sun (Wu-sun) Türkleri’nde, tıpkı bildiğimiz Bozkurt Destanı’nda olduğu gibi, kurttan türeme efsanesi ve dişi kurdun verdiği süt ile beslenme inancı yaşıyordu. Aynı efsane Tabgaç Türklerinde de vardı; Tabgaç ülkesinde “kurt dağları”, “kurt ırmakları” bulunmaktaydı. Uygur Türklerinin kökenlerine ilişkin bir efsane de onları kurda bağlıyordu (Uygur Kağanlığı, Göktürk Kağanlığı’nı takiben kurulan bir Türk devleti olup, onun devamıdır).
Kurt, eski Türk kültüründe “at” ile birlikte en önemli yeri tutan hayvandır. Türkler kendilerinin kurt soyundan indiklerine, seferlerde kendilerine kurdun yol gösterdiğine inanmışlardır. Türkler, güçlü ve saldırgan bir hayvan olan kurdu kendilerine simge olarak seçtikleri gibi, komşuları da onları kurttan türemiş saldırgan karakterli insanlar olarak tanımışlardır.
Gök Türklere göre dişi kurt “ulu ana”, Uygur Türklerine göre de erkek kurt “ulu ata”dır. Oğuz Kağan Destanı’nda, Oğuz’a her sefere çıkışında gök bir kurt öncülük eder. Cengizname’de Alanguva, gökten inen bir kurttan gebe kalır ve doğan çocuğun soyundan da Cengiz Han gelir.
Dede Korkut Öyküleri’nde kurt yüzünün mübarek olduğu belirtilir. Yine Dede Korkut Öyküleri’nden birinde Salur Kazan, kurtla haberleşir, kendisine yurdundan haber vermesini ister.
Etnoloji bilimine göre, kurt motifi Türkler için ”tipik”tir; yani, başka kavimlerde görülmeyen etnografik bir belirtidir. Eski Çin kaynaklarında bile Türk soyundan olan kavimler “Kurt’tan Türeyenler” olarak tanımlanırken, Türk soyundan olmayan kavimler “Kurt’tan Türeyenlerden Değildirler” biçiminde ayırt edilmiştir.
Türk destanlarında kurt yol gösteren, sıkıntılı anlarda yardıma yetişen bir varlıktır. Uygur Türklerinin Kutlu Dağ Destanı’nda kurt, ülkeye bolluk ve mutluluk getirdiğine inanılan kutlu bir kayanın Çinlilere verilmesinden sonra, üzerine uğursuzluk çöken ülkenin açlığa mahkum olması üzerine kendilerine yeni bir yurt arayan Türklere kılavuzluk etmişti.
Batıda (11. yüzyılın sonu) Kuman Türklerinde yardımına başvurulduğuna ilişkin kayıtlar bulunan kurdun kılavuzluk işlevi, 2. yüzyılın ortalarına değin gitmektedir. 160-170 yılları arasında topraklarından ayrılmak zorunda kalan Tabgaç Türklerinin ataları (yani Hun Türkleri) bir Bozkurt’un önderliğinde yolsuz dağlardan aşabilmişlerdi.
En büyük ve en eski Türk destanı olan Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Kağan, gün ışığının içinden çıkan bir Bozkurt’un öncülüğünde dünyayı fethetmiştir. Şimdiki Bulgaristan topraklarında bulunan Madara’daki kaya kabartmasında görkemli bir atlı biçiminde gösterilen Kurum Han’ın yanındaki kurt tasviri de, Türk bozkurt geleneğinin taşa işlenmiş örneklerinden biridir. Kurt motifi, çobancılık ve besicilikle (Eski Türklerin ekonomisi hayvan besiciliğine dayanır) olan sıkı ilgisinden ötürü bozkırlı ve doğrudan doğruya Türk’tür. Bundan dolayı, bugün dahi dünya Türkleri arasında söylenen masal ve halk öykülerinde hem ata, hem de kurtarıcı-kılavuz nitelikleri ile Bozkurt, bütün Türkler tarafından kutlu sayılmış ve Türklüğün milli simgesi olmuştur. Bozkurt, destanlarda Türk’ün yaşam ve savaş gücünü temsil eder.
Türkler kahramanlarını gök kurtlara benzetmiş, kağanlarının gövde yapılarına bile kurt çizgisini işlemişlerdir. Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz’un beli kurt beline benzetilir. Aynı destanda Oğuz Kağan, hükümdarlığını halka bildirdiğinde “Kök Böri bolsungıl uran” (“Gök Börü olsun savaş narası”) demiştir. Yine Oğuz Destanı’nda, Türk ordularına gök tüylü, gök yeleli bir erkek kurt yol gösterir.
Kırgız Türkleri’nin büyük destanı Manas Destanı’nda kurt, bir düş yorumu olarak karşımıza çıkar. Destana göre Manas Han’ın karısı Kanıkey Hatun düşünde bir eğe görür ve eğeyi alıp saklar. Ertesi gün uyanınca ülkenin deneyimli yaşlı kişilerine düşünü anlatır. Yaşlı kişiler bu düşü duyunca sevinip Kanıkey Hatun’a şöyle derler: “Senin çocuğun, gök yeleli korkunç bir kurt gibi olacak…” Kırgız Türkleri, cins ve güzel atlara da ”Kök Böri” (Gök Kurt, Boz Kurt) adını verirlerdi.
Şumer Turan
Kaynak: http://bozkurt-turk.blogspot.com.au/2013/11/turk-kulturu-ve-tarihinde-bozkurt.html
You must be logged in to post a comment.